Tanrı'nın Görünmez Eli


Modern Ekonomi'nin kurucusu Adam Smith'in Görünmez El Teorisi vardır. Sistemin taraflarında bulunan kişisel çıkarların, bu liberal ekonominin işleyişine olan muazzam katkısını ele alır bu teori. İktisattaki bu teoriyi, biraz daha genel bir kuram haline getirmek istiyorum bu yazıda. Zira ekonomideki bu fenomen, insandaki bencilliğin erdeminin ekonomiye yansımasıdır yalnızca.


Görünmez El Teorisine, bu El'e nasıl kendi ellerimizle müdahale ettiğimizden bahsederek şu yazıda değinmiştim. Yine de kısaca bir hatırlayalım. Adam Smith'in Görünmez El Kuramı şöyle der: Kişisel mutluluklar için yapılan kararlar topluma planlanmamış sosyal fayda sağlar. Üstelik bu planlanmamış sosyal fayda, planlanmış olduğu takdirdeki getireceği faydadan daha fazladır. Şu alıntıyı tekrar yapmak istiyorum: "İnsanın hemen her zaman kendi hemcinslerinin yardımına ihtiyacı vardır ve bu yardımı sadece onların cömertliğine bağlı olarak beklerse, eli boş kalır. Kendine yarar sağlayacak bir biçimde onların bencilliğine seslenirse ve kendisinin onlardan istediğini yerine getirmenin onların da çıkarına olduğunu gösterebilirse, başarılı olma şansı yüksek olacaktır. Bir başkası ile alış-veriş yapmak isteyen her kimse böyle davranmak durumundadır. Tüm bu önerilerin anlamı, benim istediğimi bana ver, buna karşılık sen de bendeki istediğine kavuş, biçimindedir; ihtiyaç duyduğumuz yardımların büyük bir kısmına böylece kavuşmuş oluruz. Yemeğimizi kasabın, biracının ya da fırıncının yardımseverliğinden dolayı değil, onların kendi çıkarlarını gözetmeleri nedeniyle elde ederiz. Onların insancıllıklarına değil, bencilliklerine sesleniriz ve hiçbir zaman kendi ihtiyaçlarımızdan değil, onların kazançlarından söz ederiz. Her birey sürekli olarak sahip olduğu sermayeyi en yararlı biçimde kullanmanın yollarını arar. Göz önüne aldığı bu yarar, toplumun değil onun kendi yararıdır. Ancak bireyin kendi yararını gözetmesi, zorunlu olarak toplum için en iyi kullanımı tercih etmesine yol açar. Kendi çıkarını amaçlayan bireyi görünmez bir el, hiç amaçlamadığı bir sonuca yönlendirir. Birey kendi çıkarı peşinde olmak suretiyle, hiç amaçlamadığı halde toplumun çıkarını da, gerçekten toplumun çıkarı peşinde olsaydı arttıracağından daha fazla, arttırır."[1] Çıkarlarımız doğrultusunda istediğimiz bir şeyi satın almamız; dağıtıcı, üretici ve satıcının çıkarına hizmet eder. Herkesin kendi çıkarını düşünüp de herkesin fayda sağladığı bu sistemde Görünmez El'in müdahalesi vardır. Elbette söz konusu bencil davranışlar yine bencil kelimesinin alışılmış kötü tabirinden uzaktır; ve nazaran daha temiz davranışlardır. Birisinin hayatta kalabilmek için, kendi çıkarlarını göz etmesi moral açıdan bir ahlaksızlık değildir. Asıl ahlaksızlıklar kendi çıkarlarını nelerin -başkalarının çıkarlarının kösteklendiği temeller- üzerine inşa ettiği takdirde değerlendirilir. Ne ki, şuanda konumuz açısından bununla ilgilenmiyoruz. Söz gelimi bencil davranışlardan kasıt nacizane, masum insan fıtrat ürünü bilişsel bencilliklerdir. Bu noktada bir tümevarım ile bu kuramı sisteme mal etmek istiyorum.

Görünen o ki, liberal ekonomideki Görünmez El müdahalesi, gerçekten, kişilerin bencilliklerine  hitap eden ve her nasılsa herkese fayda sağlayan bir müdahaleden söz eder. Buradan davranışlarımızdaki bencilliğe atlamak istiyorum. Sosyalizm ve Yabancılaşma yazısında da değinmiş olduğum bencilliğin erdemi, içimizdeki "mutluluk istenci"nin dürtüleridir. Bir başkasına yardım etmenin, fedakarlık yapmanın mevzubahis olduğu bir takım eylemlerde bile, yapılan bu iyilik sonucu bireyin iyi ve mutlu hissettiği; dolayısıyla bu eylemlerde bile bencilliğimize hitap ettiğimiz gerçeği de kaçınılmazdır. İşte buradaki bencillik öylesine bir şeydir ki, tıpkı Görünmez El'deki gibi herkesin mutluluğuna fayda sağlar. Sadece küçük bir fark vardır: Çıkış noktası. Görünmez El'de çıkış noktası kendimizi gözetmektedir, ardında da istemeden diğer kişilerin çıkarı tatmin bulur. Ahlaki davranışlarda çıkış noktası yardım etmektir, yani diğer kişilerin çıkarıdır; ardından da istemeden kendimizi gözetmiş oluruz. Fakat ahlaki davranışlarımızda çıkış noktası bazen esneyebilir. Bu konuya açıklık getirmek için Hz. Muhammed'e atıf yapılan bir hadisi referans vermek istiyorum. Şöyle aktarılır: Bir gün, sahabelerden birisi Peygamber'e şu soruyu iletir: Allah'ın Resulü, ya o iyilik yapacağımız kişi yapacağımız iyiliği hak etmiyorsa? Hz. Muhammed şöyle buyurur: Ama sen o iyiliği hak ediyorsun. Hadisin doğru olup olmaması bir yana, anafikirin çok hoş olduğunu düşünüyorum. İşte ahlaki eylemlerimizin çıkış noktasındaki esneklik de bu noktada kendini belli ediyor. Hepsinde mutluluk istencimize -bencilliğimize- hitap ediyor olsak da, bazen bunu bilinçli olarak gözetmeyiz; ilaveten bu hadisde de olduğu gibi bazen de sırf çıkış noktası olarak mutlu olmayı hedef alarak kendimiz için yaparız. Fakat ne olursa olsun bu eylem hem kişiye hem de iyilik yapılan kişiye fayda sağlar. Üstüne üstlük bunlar da yetmiyormuş gibi, İslam'ın kurduğu eskatolojik anlayışta yine kişiye fayda sağlar. Yani Yaratıcı'nın -hayattaki en önemli şeyin- memnuniyetini kazanmak arzusu ve yahut ödül mekanizması da kişiye olan faydalardandır. İşte böylesine dizayn edilen bir sistem, iyilik yapılan kişinin kazancı bir yana, iyilik yapan kişinin psikolojik olarak ve eskatolojik-teolojik öğretide kazanç sağlaması, herkesin kazandığı -sanki Görünmez El'in müdahalesi bulunan- Tanrı'nın Mükemmel Sistemi'dir. Bazı insanlar İslam'ın sadece -eskatolojik çıkara- ölümden sonrası yaşamı gözeten bir öğreti olduğu savunurlar. Fakat İslam insana bu dünyada da mutlu olmak(burada mutluluk olmak ile -hedonistik- sahte hazlar kast edilmemektedir) için bir yol sunar. Nitekim söz edilen Tanrı'nın Mükemmel Sistemi'nde -eskatalojik motivasyon- ahiret sonrası yaşam, iyilik yapan kişi için sunulan motivasyonlardan sadece bir tanesidir. Bu sistemde -iyilik yapan- insan, kendi çıkarını gözetmezken kendi çıkarını, gerçekten kendi çıkarınının peşinde olduğu taktirde arttıracağından daha fazla arttırır. Sistemi mükemmel kılan şey işte budur. Bu sistemi mükemmel kılan Tanrı'nın Görünmez Eli'dir. Ve ancak böylesine mükemmel bir sistemin açıklanması için bir Tanrı'ya ihtiyaç olacağı gibi, Tanrı'nın yarattığı bir evrenin de bu kadar mükemmel olma zorunluluğu vardır.



Not: Bu yazı için bana ilham veren sevgili hocama teşekkür ederim. :)                     


Kaynakça

[1] Prof. Dr. Erdal M. Ünsal - Mikro İktisada Giriş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder