Öznel Demokrasi Paradoksu

Demokrasi, hepimizin sık sık aşina olduğu fakat kendisinden de bir tek şey anlamadığı veya sadece kendi penceresinden bakarak yorumladığı bir deyim. Ben bu kelimeyi tanımlarken önce Richard Rorty'nin şu cümlesine dikkat çekmek istiyorum: "Felsefe, Batı siyaset düşüncesinin yukarı tırmandıktan sonra bir kenara attığı bir merdivendir. On yedinci yüzyıldan itibaren, Batının demokratik yapılarının inşa edileceği zemini hazırlamakta önemli bir rol oynamıştır. ". Bence konuyla ilgili güzel bir açıklama olmuş, kendisinin fikirlerini çapsız bir düşünür olarak her zaman onaylamasam da yiğidi öldür hakkını ver. Demokrasi genel olarak bizim geride kalan düşüncelerimizi görünür kılmaktan gelmiştir. Bu da insanın doğası gereği insanları etkilemeye onları sınıflandırmaya veya insanları kendi düşüncelerine itaat etmeye çekmiştir. İtaat diyorum çünkü genelde koşulsuz "bu adam biliyor",  "bu böyle" diyen adamlar sorgulamadan anlamadan katılırlar böyle durumlara. Başka bir gün başkası kendisine daha mantıklı gelen bir şey söylediklerinde ise bu sefer direkt kendini o sınıfa ait tanımlar ve başkalarının yanında bu düşünceyi savunmaya çalışır. Dikkat edin bak çalışır diyorum çünkü savunamaz.Bu durum yavaş yavaş çıkar olaylarına kadar gider ki insanın olduğu konumda gitmeme şansı yok. Şimdi bir diğer kişiyi ele alalım yani durumları bu şekilde kabul etmeyen mantık arayan insanı. Bu da karşısındakinin fikirlerini önce kendi süzgecinden geçirir illa ki katılıp katılmadığı alanlar olacaktır. Fakat o katılmadığı düşünceleri tez çürütme mantığına dayanarak karşısındakinden eritmesini ister. Burda dikkat edin aklınıza anlamak istediğini sanan yani dinlemiş gibi yapan buna kendisini bile inandıran karşısındakini de deli gibi eleştiren yani öyle olduğu sanan, kendi düşüncesinden kolay kolay vazgeçmeyen insan gelecektir. Zira, benim için o insanın ilk anlattığımdan pek bi farkı yoktur. Bu genel olarak varoluştan gelir aynı zamanda insanın özünde vardır. İlber Ortaylı'nın deyimiyle onu yarı cahil olarak tanımlayabiliriz. Çünkü, belli bir okumadan sonra her şeyi bildiğini sanan artist tiplerdir bunlar, yüksek egoları vardır ve bunu saklamaya çalışırlar, öyle olmadığını iddia ederler.Sizin karşınızdakinin bunlardan hangisi olduğunu anlayabileceğinizi düşünüyorum.Veya boşverin ya bilemeyiz çünkü her insanın gizlediklerini göremeyiz.Bu da aslında Laedri değil midir? neyse konuyu fazla oraya buraya çekmeden devam etmek istiyorum.Bu arada biraz fazla iddialı yazıyorum evet de sonuç olarak bunlar benim düşüncelerim, çürütmeye de hazırım yeter ki gelin bir beyin fırtınası yapıp tartışalım... Neyse devam ediyorum önce şu souyu soralım Demokrasi nedir? Bu sorunun cevabı önemli bence. Nedir yani size göre demokrasi ? Anayasacılık mı? Eşitlik mi? bu sorunun cevabını birine sorduğumuzda birçok cevap alacaksınız fakat kendisi bu tanımların hepsini savunduğu halde sadece birkaçına uyan demokrasi eri olduğunu göreceksiniz.Bana göre uzlaşmacılık diyebiliriz bir anlamda. Neden derseniz ise arkadaşımın yazısında gönderme yapmak istiyorum bu konuda; Ilımlı İnsanlar ve Devlet'in İdeolojik Aygıtları adlı yazısında şöyle bir kısım var: "Lise birinci sınıfta bir gün İngilizce dersindeydik. Hoca, dersin işleyişi konusunda basit bir oylama yapıyordu. Ardından sıra arkadaşım ve benim de içinde olduğum grup oylamada kaybetmiştik. Ardından sıra arkadaşım hocaya, çıkan sonuca göre oylamada kaybeden grubun haksızlığa uğrayacağından, bunun adil ve demokratik olmadığından bahsetmişti. Sonra hoca demokrasinin bu olduğunu söylemişti. O gün ikimizde demokrasinin ne halt olduğunu anlamıştık. "E hadi daha iyi bir sistem öner o zaman?" diyen NED, RAND demokrasi ihracatçılarının da en sağlam argümanı bu zaten. ". Uzlaşma dememin bir sebebi de bu aslında, çünkü baktığınız zaman insanlar birçok fikrin arkasından körüklemesine koşmakta ve bir kelime dahi sorgulama yapmamakta, bu normal şartlarda insan doğasına aykırı bir durum.İnsan doğası gereği sorgular ve merak eder.Bunun bu hale gelmesini birazcık uyuşturulan beyinlerimiz olarak görüyorum. Aslına bakarsanız uzlaşma falan demek de istemiyorum fakat herkesin yaşama hakkını da gasp etmek istemediğimden bu şekilde bi adlandırma yaptım demokrasiye. Ne olursa olsun çünkü herkesin düşüncesini dinlemek ve anlamak zorundayız çünkü ancak birbirimizi dinlediğimizde anladığımızda gerçekten uyuşturulan bu beyinlerimizi özgürlüğe kavuşturmuş olacağız.İşte bu açılardan baktığımızda demokrasinin önemi büyük aslında. Ilımlı vs. değilim yanlış anlamayın herkes doğru veya yanlış düşüncesini savunacak ve ona göre argümanını ortaya koyacak ki farklı fikirlerden özgürlüğe koşacak beyinlerimiz.Aslına bakarsanız bir düşüncem de şu, nasıl ki şeriatın insanın olduğu yerde uygulanamayacağından bahsediyorsak, demokrasi de insanın olduğu yerde uygulanamaz.Ancak süslenip ballandırılarak insanların ağzına bir parmak bal çalınır ve sizin için daha iyi bir yönetim sistemi yoktur denir.Bana da şimdi " E hadi daha iyi bir sistem öner " gibi saçma sapan gelmeyin sakın. Ama neden uygulanamayacağından bahsedeyim biraz. Demokrasi aslında insanların pr'ını yaptıkları bir yönetim şeklidir. Demokrasi aslında insanların içinde sakladıkları gizli kötü yönlerini güç ellerine geçtiğinde görev süresi bitene kadar acımasızca kullandıkları bir sistemdir. Böyle değildi demeyin bizden pay biçin. Halka her zaman onların istekleri doğrultusunda, onları heyecanlandıracak vaatler verilir, güzel sözler söylenir ama işin sonunda perdenin arkasında kaymak hep arkada bu kişi tarafından yenir. Halkın da bu durum sonucunda ne yediğini söylemek istemiyorum bunu siz anladınız... He tabii bu durum aksine gerçekten bu söylediklerim aksine gerçekten halk için emek için ortaya çıkmış yeni lider adayları yani o kaymağı hep beraber yiyeceğimiz halk adamları yok mudur? Yani bu dediklerimi çürütecek insanlar yok mudur? İllaki vardır da daha biz görmedik, bakalım ilerde de göreceğiz gelcek mi, gerçekten her şey çok güzel olcak mı, inşallah olur. Çünkü insanlar sıkıldı bu yalandan yani sıkılmalı.Sıkılmıyorsa, ilgilenmiyorsa bir problem vardır.

Ben oldum olası demokrasi çatısı altında sadece belli bir kesimi savunup diğerleriyle pek ilgilenmeyen kesimden hoşlanmıyorum. Aslına bakarsanız bu, nasıl insanların sömürüldüğünü ve demokrasinin nasıl insan altında uygulanamayacağının göstergesidir.Çünkü bana göre her ne kadar bir tarafın görüşü çoğunlukta olsa bile, diğerlerinin neden farklı bir görüşte oldukları konuşulmalı ve tartışılmadır. Düşüncelere pranga vurmak olmaz abi.Bi ara şunu da düşündüm, acaba hem o çoğunlukta olmayan düşüncede olduğum için mi şu an böyle düşünüyorum yoo hayır öyle değil yani. Normal hayatta da azınlıkta olsa farklı görüşün ne demek istediğine önem veriyorum. Kendime ordan yeni kıstaslar çıkarıyorum hatta bazen düşüncemi karşıdan gelen bi soruyla tekrar sentezleyip tersine çeviriyorum.Siz de böyle yapın zarar görmezsiniz en fazla aklınıza birkaç şüphe tohumu atılır rahat olun :) Bu cümleleri söylerken tabii ki günümüz ülke koşullarını yani Türkiye'yi göz önüe alarak konuşuyorum, her ne kadar uzaktan takip edip incelesek de demokrasi bazı yerlerde teorik de olduğu kadar pratikte de çok iyi uygulanıyor olabilir.Bunları gözardı ediyorum, bunu başarabilen toplum zaten bu gibi konuları çoktan aşarak bilimde, sanatta ki bence en önemlisi sanatta ilerlemiş ve üreten toplumlardır. Bizim konumuz gelişemeyen biz,bunca eleştirmenin anlamı da umarım doğru şekilde anlaşılmıştır. Gerçek anlamda her alanda demokrasi umarım bir gün bizi bulur. Örneğin, bir gün umarım kimse yere çöp atmaz, kimse birbirini rencide etmez, herkes işini en doğru ve saygılı şekilde yerine getirir, herkes hakkettiğinden fazlasına göz uzatmaz veya bunun hırsı doğrultusunda başkasının kişisel hak-hürriyetlerini ihlal etmez, herhangi bir yerde herhangi bir yönetim için seçilenler onları destekleyen insanlardan öte onları destekleyemenlerin de kalbine dokunur.Neden mi bunları dedim? Çünkü demokrasi bunların hepsidir. Bunlardan bir tanesi dahi eksik olduğunda demokrasi bir kolunu kaybetmiş demektir. Neyse biraz fazla karmaşık bir deneme oldu fakat ne demek istediğimi aktarabildiğimi düşünüyorum.Demokrasinin ne demek olduğunu anlamayan insanlar yüzünden nice değerli insanlar hayatlarını kaybetmiştir,bunu da göz önünde bulundurmamak aptallık olacak. Bu yüzden bu saçma yazıyı bu kadar uzun şekilde yazdım belki birileri daha iyi anlar ve hep birlikte daha iyi oluruz. He bu ara da şunu söylemeden de geçmeyeyim,kısaca ufak bir selam gönderelim. Sokrates'in yaşadığı dönemde kendi yaşadığı coğrafyada özgür olarak adlandırdığımız birey başına düşen köle sayısına bakmanızı, ayrıca kimlerin nasıl meclise girdiğini de incelemenizi tavsiye ediyorum yani aslında Sokrates'i demokrasi öldürdü demek ne kadar vicdani onu size bırakıyorum. Köle vs. yurttaşların sınıfsal farklılığına dikkat çektim fakat sanki şu anda öyle bir sınıflandırma yok(!) bu da öyle değişik bir paradoks işte. Neyse, eyvallah kaçtım ben.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder