Nedenler Üzerine


Hayatın neden bu kadar garip olduğu hakkında fikir yürütürken hayatın daha da fazla garip olduğunu hissediyorum. Değişik ve gizemli... Yaptığımız her davranışımız yaşadığımız her an'ımız, mazimiz her şey sanki büyük bir tablonun ayrıntıları, büyük ve karmaşık bir yapbozun parçaları. Her şey birbiri ile ilgili ve ilintili. En baştan en sona kadar hayaın gizemli olduğunu anlamak bile garip, garip olduğunu fark etmekse tamamen gizemli. Camdan dışarı baktığımda bazen hala camdan bakıyor gibi hissediyorum nedeni ise gerçeği berrak bir şekilde görememem. Hayatin neden bu kadar nedenlerle dolu olduğunu anlatmak için neden bu kadar zorlanıyorum. Sorularla dolu hayatımın neden bu kadar sorularla dolu olduğunu sorsam bir cümle içinde çok mu fazla "soru" kelimesini kullanmış olurum. Peki bu soruyu sorsam ne değişecek ? Sadece daha fazla soru birikiyor. Cevaplar ise, ah o cevaplar... Hayalimde cevaplar sanki soruların esir aldığı birer güvenlik görevlileridir yada aynı işi gören başka her neyse. Çünkü insan sorularla karşılaştığın da tedirgin olur ve korkmaya başlar tabi küçük sorulardan bahsetmiyorum. Evrene, var oluşa,  benliğimize, sessizligimize dair sorular... Bu sorular insana şüphe ettirir korkuturlar ama cevabı belli ise o civarlarda ise güvende hissederler. Tabi ki her cevap iyi hissettirmez ama her güvenlik görevlisi de işini iyi yapmıyor sonuçta. Gerçi mesele iyi hissettirmesinden çok şüphesiz ve güvende hissettirmesi. Peki asıl sorularım şunlar, hayat ne ? Neden hayat ? Neden ben varım biz varız varlık var ? Ne var ? Niye var ? Varlık ne ? Ne var ki ? bir de bunca soruya ne var ki diyenler var. Bence onların varlığı yokluğunun hayal edilmesinden pek de farklı değil. Uyumak, sonlu hayatta sonsuz bir uyku uyumak ve fark da edememek uyduğunu. Bunca soruya bakarken uykulu gözlerle umursamaz bakışlar atmak. Neden var evren ? Neden varsın ? Nedeeenn ? Nedeeennn ? Neden düşünürüz ? Neden gülüşürüz? Neden hayat garip ? Neden ölüm var ? Ölüm ne ? Neden kötülük iyilik var ? Neden nedenlerle dolu hayat ? Neden Tanrım ? Bir dakika tanrımm orda mısın? Beni duyuyor musun? Beni duyuyorsun demi ? Sen de duymazsan kim duyar beni ya ben kimle konuşurum ki o zaman ? ((Takatim kalmadı daha fazla soru işareti koymaya zaten burada ki soruları okumak yazmaktan her anlamda daha hızlı çünkü insan hızlı çünkü insan çabuk , çok, acımasızca ve arsızca tüketiyor hem de her şeyi, öyle ki etkisini hissetmiyor okuduğunda soruları onları bile maymun iştahı ile tüketiyor. )) Peki ya tanrım ya sen yoksan her şey o kadar sığ, soğuk ve olduğu gibiyse her şey bu kadar basit yalın yapayalnız değersiz bası boş ve anlamsızsa. Her şey sadece "her şey" kelimesine sığabilecek kadar küçükse. O zaman neden her şey derken tatmin olmayız neden dünyadaki hiçbir şey bize tam dolu mutluluğu vermez neden ait hissedemeyiz kendimizi bu dünyaya bu dünyalara neden ? Her şey ile hiçbir şey  birbirine bu kadar zıt iki kelime topluluğu iken, sen yokken neden birbirine bu kadar benzer ? Hayatı yaratıp düzene koyarken ne düşündün madem iyisin neden kötülüğü tanıttın bana kötülük yapmama izin veriyorsun ? Eğer kötüysen benden neden iyilik yapmamı bekliyorsun ?  Özgür müyüm ben eğer özgürsem neden iyi biri olmazsam kötü bir şekilde cezalandırılacağımı söylüyorsun ? Neden tanrım ? Neden tanrım "neden tanrım" dediğimde sanki  tüm sorulara sezgisel olarak bir yanıt bulmuş gibi hissediyorum ? Balık suyu fark eder mi [balık şu içer mi deyip şimdi yazının anlam ve önemini dağıtmayalım :) ] Peki ya suyun içindeki balık bilir mi suyun kıymetini ? İnsan bilir mi ki varlığının kıymetini de ben gibi bir üstünlük taslayıp balığa bildirmeye kalkar haddini. Hem de varken diğer canlılardan çok daha gelişmiş bir bilinç seviyesi. Sen varsan anlam var sen yoksan anlamdan yoksunum bu umutsuzca asla durmayacak olan anlam arayışım içinde ve yoksan eğer büyük bir yalana inanıp da ölmeyeceğim aslında sadece büyük bir anlama inanıp ahmaklık ettiğim için sonsuz ve belirsiz bir anlamsızlığın içine gideceğim. Peki ya ölüm bu filmin hangi sahnesi ? Son sahnesi değil bence çünkü film daha da uzun olmalı düşündüğümden. Sokrates diyor ya çok bilindiktir "sorgulanmayan bir hayat yaşamaya değmez" diye peki ya sorgulanan bir hayat ölmeye değer mi ? Peki ölüm değerli mi ? Ölüm değerliyse eğer biz buna değer miyiz ? Ölüm geldiğinde konuşursa eğer ona ne cevap vereceğiz ? Çılgınlar gibi tüketmemizin, uyanıkken uyumamızın, küçük şeylere fazla önem verip gerçeği göz önüne getirmememizin, değerli sorular sormamamızın ve sorulan soruları görmezden gelmemizin nedeni ne ? Neden ? Neden ? Neden ?

*Bazen çok yorulup dedim artık işaretinin de virgülünde, belki de bundan dolayı evet ya bundan dolayı olabilir, soru sormak insani gerçekten yoruyor(!)

Lâedrî

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder