Nereye Gidiyor Bu İnsanlar?

Nereye gidiyor bu insanlar? Nereye gidiyoruz,her birimiz her gün bi yerlere koşturuyoruz.Önce her sabah istemediğimiz bir anda o nefret ettiğimiz alarmla uyanıyoruz.Hatta güne başlamaya o kadar da istekli olmadığımızdandır belki hemen de kalkamıyoruz.Erteliyoruz 5'er dakka.Sonra uyanıp etrafa bakıyor insan.En azından içinde azıcık bu dünyadan kuşku duyan biri neden kalktım diyor.Hani varya bir de sabahları çok enerjik kalkıyorum diyenler,illaki vardır bilmiyorum belkide olması gerekendir o ama olamıyorum ben.Sonra asıl koşuşturmaca ondan sonra başlıyor.İçine çekiyor bulunduğumuz şehir bizi hatta kayboluyoruz adeta derinliklerinde bir süre sonra.O koşuşturmaca esnasında kendimizi bir anda tanrılarımıza taparken buluyoruz(!)Sanki kurulu bir sistemin dönen küçük bir çarkından farksız bir iş yapmıyoruz hayatımızın uyku dışında geri kalanında.Evet,sanki diyerek demin fazla iyimser davrandım,öyle oluyoruz tamamiyle öyle.Herkesin içinde bulunduğu sıkıntıları başlangıç verilmesinden sonra kendisine hücüm etmeye başlıyor.Bazıları tuhaf bir şekilde  diğerlerinden daha çok dert çekmesiyle övünebiliyorken,bazıları da neden diğerleri bu kadar dertli değil diye üzülüyor.İnsan içinde bulunduğu çok sıkıntılı durumlarda bile aslında kendisine bir ayrıcalık ve değer verebiliyor ama ne yazık ki gün geçtikçe saygımızı kaybediyoruz kendimize ve çevremize karşı.Kendisine saygı duymayan bir insan,bilemiyorum nasıl yürüyebilir bu yollarda.Bazen insan boyundan büyük bir işe kalkışmalı ve cesaret edip o cüzi kuvvetini birazcık zorlayıp kendisine ve etrafına,dünyaya,evrene tanrısal bir bakış açısıyla bakmaya çalışmalı.Çünkü o zaman görecek ve diyecek ki büyük bir şaşkınlıkla ve hatta korkuyla,nereye gidiyor bu insanlar? Ne kadar farklı ve gelişmiş olsakta diğer canlılardan aslında çok da farklı değiliz yaşayış bakımından.Bir insan doğadaki diğer canlıları gözlemleyip onların bir günü nasıl geçirdiklerini ve hayatlarının genel olarak nasıl olduğunu anlatabilir ama insan ya bunu kendisine yapacak cesarette değildir yada umursamaz.Bir insan nasıl yaşar? Bir günü nasıl geçer?Sanmıyorum sırf daha zeki olduğumuz için diğer canlılardan farklı yaşadığımızı.Hepimiz belli amaçlar için harcıyoruz günümüzün çok büyük bir kısmını.Yemek,barınmak,hayatta kalmak ve belki biraz daha bize özgü olan sosyalleşmek için.Kendin için napıyorsun sorusu önemli olsa da yeterli değil.Gelip şimdi toplum için napıyorsun demiyceğim tabi ki.Daha kendine yetkin olamamış bir birey nasıl olurda topluma katkı sağlayabilir ki?Ben sen kimsin diye sormak istiyorum.Hatta bırak bu yazıyı burada kim olduğunu düşün.Boşver beni benim yazımı,kim olduğunu fark et.Senin sana ihtiyacın olduğunu anla.Bu koşuşturmaca içinde , o kadar yoğun ki şu an içimde duygular ve o kadar karışık ki kafam anlatamıyorum bunu burada.Kalk hazırlan işe git duraklarda bekle varsa arabana bin sabah 8 akşam 5 artık her ne ise.Artık her nasıl bir hayat yaşıyorsan.Aslında senin nasıl bir hayat yaşadığın bu yazıyı yazarken benim çok da umrumda değil ama insanlığın nasıl bir hayat yaşadığı,işte o beni kendine bağlayıp uzun seferdeki su rezervi tükenmiş denizci gibi bırakıp tuzlu deniz suyunu kana kana içirtip bedelinde de beni delirtiyor.İnsanların kendiyle başbaşa kalacağı belki de yegane zaman akşam vakti ve gecedir.Ama gel gelelim ki günlük koşturmacamızın yorgunluğundan dolayı bu saatleri doğal olarak uyku için ayırıyoruz.Bilmiyorum belki de onun için gece namazları önemlidir.İnsan çok tuhaf bir varlık.Önce kendisinin hiçbir katkısı olmadan bu dünyaya geliyor.Önce 9 ay hapis hayatı yaşıyor diyecektim ama şu dünyaya bakınca hapisten ziyade cennet hayatı yaşıyor da olabilir.Sonrasında doğuyor ve etrafında değişik tipler belirmeye başlıyor.Biri annesi biri de babası olması olasılığı yüksek tabi.Aslında sonrasında çok değişmiyor insanın hayatı,sürekli birileri girip çıkıyor hayatına.Birileri onun bir parçası olurken kimileride ondan bir parça alıp gidiyor.İşte doğumdan tek farkı sonradan etrafında beliren tipler annesi babası gibi de koşulsuz yaklaşamıyor ona.İster evrim diyin isterseniz tamamen duygusal yaklaşın ama bu bundan farklı olmuyor.Sonra toplumlara göre farklılık göstersede okul hayatı başlıyor o doğan bebeğin (ve o bebek sana uzak biri gelmesin o bebek sensin) bazıları içinse çalışma hayatı başlıyor gerçi.Arkadaşlar,oyunlar eğlenceler ve küçük sıkıntılar.Sonra büyüyor daha da büyüyor.İlk-orta okul,lise üniversite derken bir anda kendini (bulabildiyse) bir işte çalışırken buluyor.Belki her gün eğlenceden eğlenceye koşuyorsun.Senin için eğlence anlayışı seks,alkol,partiler.Belkide bunlara itici bir gözle bakıyorsun ve senin için eğlence daha sakin şeyler ve belki de (ne de çok belki kullandım yazıyı yazdıkça ne kadar da hiçbir şeyden emin olmadığımı anlıyorum) eğlence senin için bir anlam ifade etmiyor.Aslında sonuçlar aynı.Sen eğlenceyi mutlu olmak için bir yol olarakta görebilirsin ve içini ona göre doldurursun yada mutlu olmak için başka yollar seçersin ama şuna çok içten eminim ki her insan mutlu olmak için yaşar.Peki bu koşuşturmacanın içinde sen ne kadar mutlusun? Hayır ya bir kez geçiştirme bir soruyu :) bu soru tamamen sen odaklı senden başka hiçkimse bunun bilgiisne sen kadar vakıf olamayacak ya. Gerçekten mutlumusun? Mesela her gün bilgisayar oyunları oynamaktan,sürekli gezmekten,instagramda takılmaktan,komik videolar izleyip gülmekten...Bunlardan hiç sıkılmıyormusun? Demiyormusun bazen ben bu dünyaya mı aitim cidden,neden yaşadığım hiçbir şey beni tam tatmin ve mutlu etmiyor.Bu dünya için yaratılmadığını düşünüyorsan bu başka bir dünya için yaratıldığın anlamına gelmez belki ama neden öyle olmasın.Ve ben bu dünyanın beni tatmin etmemesinden bu dünya için yaratılmamış biri olarak başka bir dünya için yaratıldığımı söyleyebilirim.Üstüme üstüme geliyor şehir.Yavaş yavaş kapatıyor gözlerimi.Alış bunlara diyor.Artık hayatın eskisi kadar mutluluk verici de olmayacak diyor.Daha çok ve daha babacan sıkıntıların olacak diyor ama çok fazla konuşuyor.İnsanım ben ve bi yerden sonra dinlemiyorum.Nankörüm ben bi yerden sonra umursamıyorum.Bencilim ben bi yerden sonra ilgilenmiyorum ama insanım ben bu sözlerin hepte orada durduğunu biliyorum.Ne tufah bir varlığım ben daha kendimi bile tanımıyorum.Mesela kendi kendine konuşmakta çok tuhaf değilmi çünkü çoğu zaman kendi kendine konuştuğunu düşünürken içinde seni temsil eden iki farklı kişi konuşur.Dene bir dahakine kendi kendine konuşuruken o muhabbeti başka iki kişi yapıyormuş gibi düşün ve onları izleyen 3.kişi olarak hayal et kendini.İnsan olaylara 3.kişi olarak bakamadan olayları bütünsel olarak yorumlamakta çok zorlanır.Neyse zaten dağınık olan konum daha da fazla dağılmasın.Sen bu yazıyı okuyan kişi,ben senin yaşını hayatını inancını değer verdiğin şeyleri bilmiyorum.Eğer müslüman biriysen sana bir soru sormak istiyorum.Aslında sorulardan daha önemli olan soruları içselleştirmektir yoksa yaz yağmuru gibi güzel fakat geçici bir etkisi olur.Sen müslüman olan,nereye gidiyorsun? "Bir yere gidiyormusun "sorusu da iş görür aslında.Nasıl geçiyor bir günün ve tamam bunları boşver ikimizinde korkmasına rağmen- bu sorudan- şimdi soracağım asıl soruya geliyoruz nihayet.Sen inandığın değerleri sözdemi bırakıyorsun.Hani derlerya söz uçar yazı kalır diye.Sözde bırakıyorsan o da öyle uçar gider.Biliyorum bu hayat çok zor be cidden ve ben gelip sana burada nutuk çekecek bir insan da değilim ama bu hayat ne kadar berbat olursa olsun sen ne kötü kabuslardan uyandın kaçını hatırlıyorsun şu an? Ve sen bu yazıyı okuyan ateist,deist,agnostik veya her ne inanca mensupsan.Sen nereye gidiyorsun.Dur ben sana hemen söyliyeyim.Hiçliğe.Hiçlikten geldin ve hiçliğe gidiyorsun.Anlamlı değerli güzel dediğin her şeyi sonsuza dek unutmaya ve kendini de unutmaya gidiyorsun yani doğmadan önceki haline dönüyorsun.Ben sana şunu diyim bak senin anlamlı güzel dediğin hiç bir şey öyle değil aslında.Şundan bahsediyorum beni yanlış anlama,hayatın bir anlamı olduğunu düşünüyorsan eğer heh işte senin için böyle bir şeyin mümkün olamayacağından bahsediyorum.Çünkü,sen evrende rastgele süreçler ve tesadüfler sonucu oluşmuş olan evrenin planı dahilinde olmayan kör sebeplerin arka arkaya gelelerek silsileler oluşturmasıyla milyarlarca yıl içinde vuku bulmuş bir canlısın.Ve şimdi dönüp bu evren tablosuna bakmanı istiyorum.Sen burda bir anlam görebiliyormusun.Samimi ol.''sevgi,arkadaşlık eğlence var'' diyorsan eğer kusura bakma ama bunlara bu evren tablosu içinde anlamlı demen ve hayatının bir anlamı var gibi hatta daha ileri sözler söylemen bir bebeğin annesinin memesi yerine ağzına emzik alıp bunla oyalanıp kendisine ''hımm ne kadar da leziz annemin sütü''falan demesinden farksız değil.Ya da şöyle bir örnek vereyim,küçük bir çocuk oyuncaklarıyla oyun oynuyor(genelde de bu oyunlar gerçek dünyayla hiç bağlantılı olmaz) ve o oyun ona gerçek gibi geliyor aynı zamanda müthişte bir zevk veriyor ama biliriz ki gerçek dünyaya baktığımızda genel tabloya yani dünya içinde o oyun çok anlamsızdır.Hani zevklidir ama gerçeklik olarak bir değeri yoktur (belki çizgi filmlere konu olur).Dünya çok daha acımasız ve doğa üstü şeylerin olmadığı bir yerdir.Hani sen "benim için belki şunlar anlamlı" desende hayatım anlamlı diyemezsin çünkü hayatın artık senin bakış açında olan bir şey değil,hayatın aslında sen olduğu için onu evren perspektifinde değerlendirdiğimizde bir anlamı olamayacağı da ortaya çıkar.Düşünemeyen iyi kötü değerler bulundurmayan evren ve atomlar varken,insan bu değerleri üretince bu onun evrende bir gerçeklik olarak karşılığı olduğu anlamına gelmez.Yani dinler olmadan nereye gittiğin çok belli aslında.Peki sen,ey insan sen nereye gidiyorsun.Yokluğa mı varlığa mı,sessizliğe mi sese mi,ışığa mı karanlığa mı,güzele mi çirkine mi,iyiyye mi kötüye mi?Yolun yol mu yolun senin mi , sen bu yolda olmak istediğine emin misin?Bunca yadsınamaz gerçeğin ve koşuşturmacanın içinde ürettiğin sahte putlara ve tanrılara tapmaktan paranın makamın güçün ve hırsın peşinde koşup etrafa kin nefret savaş ve gaddarlık saçmaktan memnunmusun? Sırf eline yeterli güç geçiremediğin için kendini iyi biri zannetme.Hiç yemek yokken herkes açtır.Asıl eline güç geçtiğinde napıyorsun ona bak.Bunun küçük örneklerinde yaptıkların bile eline daha büyük imkanlar geçtiğinde neler yapabileceğinin temennisidir.Ey insan,sen sen oldun olalı sen sen olmayı bıraktın ve sen sen olmayı bıraktığından beri sen kimsesiz oldun ama olsada elbet kimsesizlerin kimsesi sen kendini sensiz bırakmaki kimsezilerin kimsesini görebilesin.

Lâedrî